Günümüzde, dünya genelinde bazı ülkeler, düşük doğum oranları ile dikkat çekiyor. Bu ülkelerin başında ise Güney Kore geliyor. 2022 yılı itibarıyla, Güney Kore’nin doğum oranı, her 1.000 kişi için yalnızca 0.78 çocuk iken, bu muazzam düşüş, ülkenin geleceğini tehdit eden bir durum haline gelmiştir. Peki, bu durumun arkasında yatan sebepler nelerdir? Eğitim kalitesi, kariyer hırsları, ekonomik zorluklar veya toplumsal normlar mı? İşte tüm bu soruları yanıtlamak üzere derinlemesine bir inceleme.
Güney Kore’nin doğum oranlarının bu denli düşük olması, çok boyutlu bir sorundur. Öncelikle, genç nesil arasında geleneksel aile yapısına uygun bir hayat sürme arzusu giderek azalmaktadır. Yoğun iş temposu ve yüksek yaşam standartları, birçok genç bireyin aile kurma isteğini ertelemesine neden oluyor. Ekonomik kaygılar, özellikle cinsiyet eşitliğinin sağlanamadığı bir toplumda kadınların kariyer hedeflerini öncelikli hale getirmesine yol açmaktadır.
Bir diğer önemli faktör ise, gençlerin aldığı eğitim düzeyinin yükselmesidir. Güney Kore'de eğitim sistemi oldukça rekabetçi ve zorlayıcıdır. İyi eğitim almak, gençlerin hayatında büyük bir öneme sahipken, aile kurmak ve çocuk sahibi olmak gibi yaşam aşamaları genellikle ikinci plana atılmaktadır. Bu durum, toplumda gece gündüz çalışan bireylerin çoğalmasına, dolayısıyla da çocuk sahibi olamayan çiftlerin artışına neden olmaktadır.
Güney Kore’deki toplumsal normlar da doğum oranlarını etkileyen önemli bir unsurdur. Geleneksel olarak, kadınların evde kalıp çocuk büyütmesi beklenirken, günümüzde her iki cinsiyet de aynı ekonomik sorumlulukları taşımaya başlamıştır. Ancak, halen erkeklerin kariyer odaklı yaşam tarzları, kadınların aile içinde üstlendikleri yükü artırmakta ve bu durum da çocuk sahibi olma isteğini azaltmaktadır. İleri yaştaki kadınlar için hamilelik ve doğum süreci, sağlık sorunları açısından riskli bir dönem haline gelirken, genç kadınlar içinse iş gücünde kalma kaygısı doğuruyor.
Bir başka noktada, devlet politikaları ve destek mekanizmalarının yetersizliği de dikkat çekiyor. Doğum teşvikleri, annelik izni ve çocuk bakım hizmetleri gibi alanlarda yapılan devlet yardımları, bireylerin aile kurma isteğini artırmak için yeterli görünmüyor. Çocuk sahibi olmanın önündeki maddi engeller, toplumsal ve ekonomik baskılarla birleşince, birçok çift, aile kurma düşüncesini ertelemeyi ya da tamamen vazgeçmeyi tercih ediyor.
Sonuç olarak, Güney Kore’nin düşük doğum oranları, sadece bireysel tercihlerin bir yansıması değil, aynı zamanda toplumsal yapı, ekonomik durum ve kültürel normlardan kaynaklanan karmaşık bir problemdir. Ülkenin geleceği açısından bu sorunun nasıl çözüleceği ise büyük bir belirsizlik taşımaktadır. Çocuk sahibi olmanın teşvik edilmesi, aile yapısının güçlendirilmesi ve toplumsal normların yeniden yapılandırılması, bu durumun düzeltilmesine yönelik atılacak adımların başında gelmektedir. Ülkenin sürdürülebilir geleceği için, hükümet ve toplum iş birliğiyle çözüm üretilmesi, bu sorunun üstesinden gelinebilmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır.