Gazze, son dönemlerde yaşanan çatışmalar sonucunda büyük bir yıkıma uğradı. Altyapısı neredeyse tamamen çökmüş, binalar harabe haline gelmiş durumda. Bunun yanı sıra, bölgedeki yaşam mücadelesi, insanları daha da kenetliyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan ayının gelişiyle birlikte, Gazze'de insanları birbirine bağlayan en önemli unsurlardan biri olan iftar sofraları kuruldu. Ancak bu sofralar, bu yıl alışılmışın çok ötesinde, yıkım ve enkaz arasında şekillenmeye başladı. Bu durum, orada yaşayan insanların dayanışma ruhunu ve hayatta kalma mücadelesini en iyi yansıtan sembol haline geldi.
İftar saatinin gelmesiyle birlikte Gazze’nin çeşitli bölgelerinde toplanan insanlar, yıkılmış binaların etrafında ya da doğrudan enkazın üstünde iftar sofraları kurmaya başladı. Her ne kadar maddi imkânlar oldukça sınırlı olsa da kanaat ve paylaşma kültürü, Gazze halkının ruhunu diriltiyor. İftar sofralarında, yiyecek ve içecekler sınırlı olsa da, insanların bir araya gelme gayreti, bu zor zamanlarda umudu yeşerten en önemli unsurlardan biri. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar; her kesimden insan, yıkığın yarattığı hüznü bir nebze olsun hafifletmek için iftarlarını birlikte yapıyor. Yaşanan yıkım, insanları daha da kenetlerken, dayanışmanın güçlendiği bir ortamda, ruhsal olarak da bir iyileşme sürecine giriyorlar.
Enkaz üzerine kurulan iftar sofraları, yalnızca bir yemek paylaşımı değil, aynı zamanda güçlü bir mesaj taşıyor. Bu sofralar, umut ve yaşam iradesinin sembolü olarak öne çıkıyor. Gazze’deki insanlar, her ne olursa olsun yaşama sevincini kaybetmeyeceklerini, kardeşlik ve dayanışmayı her daim koruyacaklarını gösteriyor. İşte tam da bu nedenle, enkazın arasında gerçekleşen bu iftarlar, sadece bir kültürel gelenek olmanın ötesine geçiyor; bir direniş biçimi haline geliyor.
Gazze halkının bir ruh olarak var olma mücadelesi, her yıl Ramazan ayının gelmesiyle birlikte daha da görünür hale geliyor. Bu, sadece bir dine ait ibadet değil; aynı zamanda sosyal bir olay. İftar saatinde bir araya gelen insanlar, ellerindeki azıcık yiyecekleri paylaşarak, birlikte olmanın, dayanışmanın ve umudun önemini vurguluyor. Yaşadıkları acılar karşısında dimdik ayakta durabilmek için birbirlerine destek olmayı sürdürüyorlar. Her iftar, yıkımın, savaşın ve mücadelenin verdiği acıyla beraber, umut dolu bir yaratıcılığın da ürünüdür.
Bu manzaranın devam etmesi, sadece bölge halkı için değil, tüm insanlık için büyük bir sınav niteliği taşıyor. Gazze’deki duruma dikkat çekmek, uluslararası toplumu harekete geçirmek için birçok sivil toplum kuruluşu ve birey, destek çağrısında bulunuyor. Yıkılan binaların ciğerlerde bıraktığı köklü izler, sadece fiziksel değil; ruhsal travmalarla da derin bir etki oluşturuyor. Bu nedenle, Gazze’deki insanların yeniden inşa sürecinde yalnız bırakılmamaları gerekiyor. İftar sofraları, bunun sadece bir başlangıcı. Ancak bir yandan da uluslararası toplumun bu destekte daha etkin rol alması, Gazze halkının acılarını dindirmek ve yeniden umutlanmalarını sağlamak adına son derece önemlidir.
Sonuç olarak, Gazze’de yıkım ve enkaz arasında verilen iftarlar, sadece bir yemek paylaşımından ibaret değil, aynı zamanda insanlığın dayanılmaz direnişinin ve dayanışmanın bir örneğini oluşturuyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da yine, Ramazan'ın ruhu, hayatta kalma mücadelesinin yanında, paylaşmayı ve umudu da beraberinde getiriyor. Yıkımın ve acının ortasında, Gazze halkı, iftar sofralarıyla yeniden doğmaya, yaşamaya ve birbirlerine umut vermeye devam ediyor.