Son zamanların en çarpıcı cinayet vakalarından biri, Özlem’in trajik ölümüyle gündeme geldi. Özlem’in katili olduğu iddia edilen şahıs, cinayetten sonra hemen 112 Acil Servis’i arayarak durumu bildirmişti. Ancak yapılan incelemeler ve mahkeme süreçleri, bu telefon görüşmesinin herhangi bir hafifletici sebep olarak kabul edilemeyeceğini ortaya koydu. Olay geçen hafta yaşandı ve güvenlik güçlerinin yoğun çalışmaları sonucunda katil zanlısı kısa süre içinde yakalandı. Olayın arka planı ve detayları ise herkesin merakını artırdı. Şimdi, bu trajik cinayetin üzerindeki sır perdesini aralamaya çalışalım.
Özlem, geçtiğimiz günlerde yaşadığı dairede ölü olarak bulundu. Cinayette baş şüpheli olarak gösterilen M.A. isimli kişi, olaydan hemen sonra 112 Acil Çağrı Merkezi’ni arayarak durumu bildirdi ve 'bir kaza olduğunu’ savundu. Fakat, polis incelemeleri sonucu Özlem’in ölüm şekli ve olay yeri bulguları, bölgedeki güvenlik kameraları da dahil olmak üzere birçok delil, M.A.’yı katil olarak işaret etti. Acil servis çağrısı, katilin kendini savunma çabası mıydı, yoksa başka bir amaca hizmet eden bir hamle mi? Bu sorular, cinayet soruşturmasını karmaşık hale getirdi.
M.A.'nın 112’yi araması, göz önünde bulundurularak yapılan yargılamada, avukatları bu durumu hafifletici bir unsur olarak sundular. Ancak mahkeme, yapılan deliller ve telefon görüşmesinin ardından, bu aramanın suçu hafifletici bir sebep olarak değerlendirilemeyeceğine karar verdi. Mahkeme heyeti, acil çağrı sırasında söylenenlerin, katilin suçunu örtbas etmek amacıyla kullanılmış olabileceğini düşündü. Özlem’in ailesi ise, davanın sürecinin yakından takipçisi olacaklarını ve adaletin yerini bulması için mücadele edeceklerini belirtti. Şu anda M.A. tutuklu yargılanıyor ve önümüzdeki günlerde duruşma süreci devam edecek.
Özlem’in hayatını kaybetmesi, sadece ailesini değil, toplumda da büyük bir etki yarattı. Kadına şiddet ve cinayet vakaları üzerine yapılan tartışmalar yeniden gündeme geldi. Özellikle, acil hizmetlerin bu tür durumlar için yeterli olup olmadığına dair sorular gündeme geldi. Toplum, bu tür olayların bir daha yaşanmaması için yetkililerden daha fazla önlem bekliyor.
Özlem’in cinayeti, medya ve sosyal medya platformlarında da geniş yankı buldu. Taraflar, bu trajik olayın üzerindeki sır perdesinin kaldırılması ve adaletin sağlanması adına yaptıkları paylaşımlarla dikkat çektiler. Özlem’in arkadaşları ve yakınları, sosyal medyada 'Adalet İstiyoruz' hashtag’i ile büyük bir kampanya başlattı. Özlem’in hatırası, bu kampanyalarla yaşatılmaya çalışılıyor.
Cinayetin işlendiği günden bu yana, Özlem’in yaşadığı mahallede güvenlik önlemleri ve kadınlara yönelik şiddet konusunda farkındalığı artırmaya yönelik etkinlikler düzenlenmeye başlandı. Yerel sivil toplum kuruluşları, bu tür olayların önüne geçmek amacıyla toplum bilinci oluşturma çalışmaları yürütüyor. Maalesef kadın cinayetleri, özellikle son yıllarda Türkiye’de artan bir eğilim gösteriyor. Bu noktada, hem yasaların daha etkin bir şekilde uygulanması hem de toplumsal bilincin artırılması gerektiği yine tekrar gündeme gelmiş durumda.
Sonuç olarak, Özlem’in katili M.A. hakkında sürdürülen davanın sonucu, sadece bir mahkeme kararından öte, toplumun kadına yönelik şiddetle mücadelesi açısından da büyük bir önem taşıyor. Adaletin yerini bulmasıyla birlikte, Özlem’in anısı yaşatılacak ve benzer olayların bir daha yaşanmaması için mücadele eden bireyler, toplumsal bir dönüşüm için destek bulmayı umuyorlar. Özlem’in hikayesinin, gelecekte daha iyi bir toplum için bir dönüm noktası olmasını diliyoruz.