Ülkemizde kadına yönelik şiddet olayları tartışılmaya devam ederken, Sinem isimli genç bir kadının trajik ölümü bir kez daha bu sorunun ciddiyetini gözler önüne serdi. İçinde bulunduğu korkunç durumdan kurtulmak için mahkemeden uzaklaştırma kararı aldıran Sinem, ne yazık ki bu kararın hayata geçirilmediğini görmek üzere bir akşam evinde hayatının sonuna kadar aradığı güvenliği bulamadı. Sinem’in katili, evinin balkonuna tırmanarak içeri girdi ve korkunç bir cinayete imza attı. Bu olay, hem toplumsal algıyı hem de hukuki süreçleri yeniden gündeme taşıdı. İşte Sinem'in yaşadığı süreç ve katilinin cezasız kalması üzerine detaylar…
Sinem, 25 yaşında, hayat dolu genç bir kadındı. Sevdikleriyle dolu bir hayat sürerken, bir süre sonra sepetteki kabukların çatlamasıyla birlikte içinde bulunduğu ilişki daha zorlayıcı bir hal almaya başladı. İlişki içerisinde yaşadığı fiziksel ve psikolojik şiddet nedeniyle büyük sıkıntı çeken Sinem, nihayetinde yaşamını güvence altına almak için hukuk yoluna başvurmaya karar verdi. Yerel mahkemeye başvurarak, yaşamına tehdit oluşturan eski partnerinden uzaklaştırma talep etti. Uzaklaştırma kararı, resmi belgelerle doğrulanan ve koruma altında olan bu genç kadının hayatını, tüm bunları aşmasına olanak sağlamayabilirdi. Sinem’in, mahkemeden aldığı karar, normalde yaşamını korumak için yeterli görünüyor olsa da Sinem’in katiline karşı yine de bir engel olamamıştı.
Olay, Sinem’in yaşadığı binanın 3. katında meydana geldi. Uzaklaştırma kararı kesinleşmiş olmasına rağmen, Sinem’in katili, binanın arka tarafındaki balkondan tırmanarak içeriye girdi. Olayın hemen ardından komşuların duyduğu korkunç sesler, kısa sürede bütün apartmanı alarma geçirdi. Ancak ne yazık ki müdahale etmek için geç kalındı. Panik içerisinde, Sinem’in yardım çığlıkları taş duvarları aşarak komşulara ulaşsa da, yardım anında Sinem’in yaşadığı son derece trajik durum zaten gerçeği değiştiremeyecek kadar geç kalınmış oldu. Sinem’in hayatı, eylemin ardından yapılan ilk müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Olay yerinde, kadına yönelik şiddetin sık tekrarlayan bir mesele olduğuna dair bir daha bir kez daha önemli ipuçları verildi. Asıl sorun burada, alınan uzaklaştırma kararının neden uygulanamadığıdır. Her zorluğun içinde barındırdığı çözümler, bir şekilde Sinem’in yaşadığı bu ortamda göz ardı edildi.
Sinem’in ölümü, sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda sistemin işleyişine dair bir eleştiridir. Uzaklaştırma kararı oldukça önemliyken, bu kararın uygulanabilirliğinin sorgulanması da ayrı bir önem taşımaktadır. Bu tip vakalarda, resmi koruma önlemlerinin yanı sıra, toplumun ve çevrenin bu tür durumlara ne kadar duyarlı olduğu da büyük bir rol oynamaktadır. Uzaklaştırma kararlarının yanı sıra, bu tür olayları engellemeye yönelik çeşitli bilinçlendirme ve eğitici faaliyetler gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Sinem’in cinayeti, sadece ailesini ve sevdiklerini derin bir acıya sokmakla kalmayacak; aynı zamanda toplumun birçok kesiminde derin yankılar uyandıracak ve gelecekte benzer durumlarla karşılaşan kadınlara yönelik kritik önlemlerin alınmasına yönelik önemli adımların atılmasına zemin hazırlayacaktır. Sinem’in hikayesinin sona ermesi, tüm ülke için bir uyarı niteliği taşımaktadır. Tüm yaşamlarını savunma altına almak isteyen kadınların hukuki destek bulamaması, onları daha güvensiz bir geleceğe sürüklemektedir. Bu nedenle, tüm bu olayların ışığında toplumsal farkındalığın artırılması ve bir daha asla yaşanmaması için çeşitli projelerin hayata geçirilmesi elzemdir.
Sonuç olarak, Sinem’in trajik ölümü, kadına yönelik şiddet mücadelesinde kaybedilen bir başka hayat olarak kayıtlara geçmiştir. Ancak bu olay, daha geniş bir toplumsal dönüşüm için bir başlangıç noktası olmalıdır. Uzaklaştırma kararlarının ciddiye alınması, gerektiğinde güvenlik önlemlerinin artırılması ve her bireyin, özellikle kadınların, güvenli bir yaşam sürmesi için hepimizin üzerimize düşen görevi yaparak seslerini duyurması gerekmektedir.